Kayıtlar

KARANLIKTIR AŞK

Resim
Ne diyorum dinle Şu gündüz ve aydınlık olmasa Daha iyi daha mutlu oluruz Hatta patlasa güneş Yok olsa dünya  Uzay ve zaman kırılsa Dönsek yeniden  Geldiğimiz karanlığın hiçliğine Ne dersin

Memento Mori*

Dışbükey bir yeryüzü parçasında kendini görememenin yarattığı sahte genişlik duygusu. Art arda sıralanan çıplak tepelerde atan şafağın şiiri. Mavi göğün ardındaki karanlığı sakladığı aydınlık hızla yerleşiyor sararmış tarlalara.  Deforme olmuş stabilize ve yer yer toprak yolda ilerleyen bir Lendrovır ve hiçbir şeyi umursamayan elma-erik peşindeki kargaların asimetrisi. Yoldan ayrılan daha küçük bir köy sapağı. Sabahın erken anlarının mütereddit adımları, köy mezarlığı, yaşlı kavaklar, ağır ağır artan tezek kokusu. Kırmızı şarap yüzlü yaşı olmayan bir köylü, gözlerine inmek üzere olan katarakt: Merhaba! Yürüyüp giden yaban. Unutulmuş ve kendiyle barışık bir hayat. Merak duygusunu yitirmiş, sorulardan uzak bir söylence. Bir yeryüzü parçasına dönüşmüş ölümsüzlük. Hayatın anlamını çoktan keşfetmiş, bellediği hızla da unutmuş nihilist hafiflik. Korkulan şeyle karşılaşmanın heyecanı: Büyük beyaz bir köpek yolun aynı yönünden yaklaşılan. Korkuyu hissetmesin diye yürümek aynı çizgide. Kiba...

İSTİF(R)A DİLEKÇESİ

Resim
Çalışmak, egemenlerin son on bin yıldır insanlığa dozu devamlı artan bir şekilde dayattıkları bir zordur. 19. yüzyıla kadar angarya ve kölelik gibi metotlarla baskıya dayanan yaptırımlar, 20. yüzyılda yerlerini teşviklere ve çok çalışmanın faziletlerini yücelten ahlaki propagandalara bıraktı. Çalışmamak ayıp oldu. Eskiden insanları zorla köle yapardık. Şimdi seve seve geliyorlar. Kapitalizmin en göz kamaştırıcı başarısı budur. * Banksy şöyle der: Sabahları erken kalkan insanlar savaşa, ölüme ve kıtlığa neden oldular. Bugünden itibaren tek bir kişinin çıkarı ve refahı için sivil bir hiyerarşi ve otoriteyle yönetilen bu fabrikadan ayrılıyor emirlerinize itaat etmeyi reddediyorum. Korkuyla, şiddetle, tehditle, bağnazlıkla, milliyetçilikle, dinle kitleleri domine eden, sömüren, baskıcı ve katil devleti tüm kurumlarıyla var eden bu kapitalist şirketin tutsaklığından istif(r)a ediyorum. İhtiyaçların sonsuz kaynakların sınırlı olduğu ezberini bilim haline getirerek insanların beyni...

Uygar İnsan!

Resim
- Ey sen insanoğlu! İnsan olmayan hayvan türleri de senin kadar hayatın özneleridir ve aslında çıkarlarınız ortaktır. Akıl ve zekânla yeryüzüne hükmeden, hükmederken birçok canlıyı onulmaz ızdıraplarla yok eden ve kullanan asil insan, ancak habitatı koruyarak zeki olabileceğini anlayamayacak kadar acımasızsın sen. Tüm yaşam formlarına şefkat göstermenin çıkarına olduğu gerçeğine bilmene rağmen; türcülüğü, erkekliği, beyazlığı, vatanseverliği, müslümanlığı, yasaları ve kapitalizm anlamına gelen uygarlığı kutsamaya ve yüceltmeye devam ediyorsun. Hayvanları gıda, giyecek, eğlence ve bilim adına boğazlıyorken, heteroseksüel dışındaki ilişkileri horlayıp, şiddete maruz bırakıp, kadınları aşağılayıp özgürlüğüne düşkün olanlarını öldürüyorken, göçmenleri daha fazla çalıştırıp daha az ücret ödüyor ve yok sayıyorken, vatan adına etrafına hayali sınırlar çizdiğin kara parçaları için insanları ölüme gönderiyor efendilerini koruyorken, yalanların ve çıkarlarına payanda yaptığın korku ve hayal du...

MEZAR

Resim
Pazar sabahı. Herhangi bir sabah. Sadece bir an. İçinde olduğumuz bir daha tekrarlanmayacak sonrası ve geçmişi olmayan sürecsiz bir hissediş zamanı. Hava kapalı ve serin. Kurşuni bulutlar kirli sokakların berraklığında, şiirsel. Hüzünlü, kaotik ve curcunalı bir panayırın sessiz gemileri bulutlar hızla yer değiştirmekte, elektrikli kırbaçlar şaklamakta gökyüzünün kuralsız trafiğinde. Yağmur yaklaşmakta. Güz kendini hissettiriyor iyiden iyiye artık. İyi uyuyamıyorum son zamanlarda. Dışarıdayım. Yağmur başlamış, kibarca yağıyor. Alışık olmadığım bir sessizlik ve durgunluk göze çarpıyor sokakların bu erken anlarında. Sahte bir sessizlik ve durağanlık. Kentlerdeki sessizlik ancak gürültüsüzlük anlamına gelir. Gerçek sessizlik doğadan kaynaklanan seslerin ahenkle yayılmasıdır. İnsanlar uyanınca yine bildik hırslarıyla koşturacak metalden atları ortalığı tozu dumana katacak kavgayla ve akılla. Yürüyorum. Bir yere yetişme derdim olmadan, yaşadığımı anlamaya ve hissetmeye çalışarak, yavaşça, h...

Fantezi

Sonunda otobüsten indim. Bir saatlik yolculuk, içerideki havasızlık, insan ve gürültü bulamacı mesafeyi daha da uzattı, hele ki bu otobüs yolculuğunun amacını hesaba katarsak! Taksim'deyim. Meydan; güvercinleri, çiçekçileri, deniz kokusu ve o yalancı özgürlük duygusuyla kucakladı beni. İstiklal'e doğru adımlıyorum. Kalabalık, her zamanki gibi boğuyor beni. Yerli yabancı bir sürü budala turist, sevgililer, polisler, eylem hazırlığındaki gazı alınmış aktivistler, öğrenciler, çocuklar, anneleri ve babaları bin yıllık caddenin ışıltısında süslü dükkanların önünde yürürken derinde bir yerde aşağılandığımı hissediyorum. İlk kez İstanbul'a gelen bir arkadaşımla birlikte İstiklal'de yürürken burasının güvenliği ile ilgili bir şaşkınlığını paylaşmıştı benimle: " Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesine kolaylıkla bombalı bir saldırı düzenlenebilir. Burayı korumak çok zor." demişti. Söylediği şeyin üzerinde biraz düşününce bu paranoyaklığın milliyetçilikle bağlantısını kurm...

BİLFİİL MELANKOLİ

Resim
dizlerimdeki sızıdan anlıyorum baharın geldiğini omurlarımdaki sünepe fıtık haykırarak boyun eğerken sisteme otoyolda ezilmiş sarışın bir kediyle besleniyor saksağanlar belsoğukluğuna yakalanmış bir vajina kadar mutlu akdenizde süregiden bir günbatımı kadar mutsuzum geçici sorunlara kalıcı çözümler arıyor intiharım