Kayıtlar

Haziran, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

GELİŞİGÜZEL VE KAHREDİCİ BİR YALNIZLIK

Resim
Deli örümcekler gibi yalnızlığa vurgun Turgut Uyar ekşimiş süt kıvamında içiyoruz hüznü çırılçıplak korkunçlukta gözlerinden tanıyoruz umutsuzluğu biz artık biraz da karın boşluğumuza yayılan o şekerli sızıdan anadoluda kaybolmuş bir mezar, umut pazarda satılan bir deste maydonoz da zıt kutuplarız boş teneke kutuları gevezeliğinde, sevincin keder, dümdüz bir duvara asılmış salıncak tutarsızlığında ve işlevsizliğinde dün yitiminden kalan bira şişeleri yerlerde bomboşluk çay bardakları masanın üzerinde hem okunmuş hem eski gazeteler üst üste bir köşede yüzü buruşturulmuş peçeteler son okunduğu yerde unutulmuş simsiyah şiir kitapları içindeki devreleri görünen kırık bir televizyon kumandası hayata dönme olasılığı kalmamış bir demet gül birlikte yaşadığım esmer hamamböceği birbirini seven bir çift çorap gömme dolaba bir adam gibi asılmış mavi bir bornoz solgun odaya sünepe gibi uzanmış bir yatak en zavallısından -yalnız, mor nevresimlerinin tezatlığında- masturbasyon kokulu odamda gelişigü

BU BEKLEMEK

Resim
Bu beklemek benim yazım Süt dişlerini döker anamın Kocatır Karacaoğlan'ı bir kahpe gibi bu beklemeler Memelerimden süt getirir Bu beklemek tırnakları moraran bir ölüm Alnımda intihar sürgünleri her gün yeşillenen Hemoroidli bir tanrının ağız kokusu İlerlemiş bir kanserin korkunçluğu Kırılma anının gerilimi mutlaka gerçekleşecek olanın Ayın bozması milyon yıllık ezberini Yörüngemizde esen yıldız tozları başlangıcı yitik bir hayatın Yer değiştirmesi gökyüzü ve denizin altımızdan akan bir nehir İskambil kulelerinin her türden ayrımcılığın sınırların ve iktidarların yıkılması dansederek Bu beklemek mucizesi sana kavuşmanın gamzelerinin benim olması gerçekten Bu beklemek seni tedirgin bir kan sarhoşluğu damarlarımda gezen jiletten gemiler İsmimdeki harflerin çaresiz usancı Diken üstünde kaldırımlarda tahrif edilen yalnızlık bozumu Bu beklemek hiç bitmeyecek

SİYAHIMSI

Resim
inanamıyor gözlerine hâlâ göğsümün ışığa koşan atları nefes nefese içimde sevişirken yerçekimsiz bir edilgenllikte ve kırıp dökmeden

YÜZÜN MADDENİN DÖRDÜNCÜ HALİ

Resim
başım sıkışıyor bir mengeneye nefes alamıyorum tarihin sırp işkencecileri on metrakarelik sarayımda nefes borumla oynuyor oksijen yerine karbon yolluyor içimdeki derin boşluğa oksitleniyorum usul usul kendine yetememe hali beceriksiz bir sıkıntı peydahlanıyor üzerimdeki bulutlarda seninde gördüğün o bulutlar var ya o bulutlar birer mezartaşı aslında ölümün çocuk sesleri tozan bir akarsu büzdüğün dudakların ağzımda eriyen dudakların o bulutlar seni beni battaniye gibi saran mahalle muhafazakarlığı o bulutlar üzerimize ıpıslak yağan birer meni damlası sıkıntısı yok sınırı yok karadır abiler içimdeki cellatın kukuletası ne okuyabilen yazıları ne anlayabilen okunanları o eksiklik duygusu içimde çalıyor kampanaları ağır işçi seni kucağına alan beynimin plansız programsız kaybeden erotizmi susmuyor hiç havadaki kül külleri besliyor yanan yüzünün ateşi yumuşacık yüzün prelüd adagio senfoni yüzünde yaşayan bir ölüyüm ben öpsem de hatırlayamıyorum dudaklarımı içinde eridiğimi biliyorum bir tek

SESİNİ SEVİYORUM

Resim
Sesinde yaşayan çocuklar var Kayan yıldızlarla hayat bulan 27 May'10 Akşam

DUDAKLARINI SEVİYORUM

Resim
Kentin serin gölgelerinde Sevgililer elini tutmuş Geleceklerinin Öpüşüyorlar Bense kuşları izliyorum Seni öper gibi 27 May'10 Öğlen

SENİ DÜŞÜNMEYİ SEVİYORUM

Resim
Her sabah Yakındaki bir parkta yürüyorum Düşünmek için seni Hep aynı banka oturuyorum neden sonra yorulunca Hani şu ağaç imitasyonu olan banklardan birine Soğuk ve Betondan Düşünüp geri dönerken seni ama Dallanıp budaklanıyor Artık o bank Ağaçtan 27 May'10 Sabah

COMMİSURA LABİORUM

Resim
yaşamanın sınırı üç günmüş susuz laf! on beş gündür ölmedim dudaklarınsız inadımdan suyum ekmeğim ciğerlerimdeki alyuvarlarım dudakların öldürme hadi öp beni