Memento Mori*

Dışbükey bir yeryüzü parçasında kendini görememenin yarattığı sahte genişlik duygusu. Art arda sıralanan çıplak tepelerde atan şafağın şiiri. Mavi göğün ardındaki karanlığı sakladığı aydınlık hızla yerleşiyor sararmış tarlalara.  Deforme olmuş stabilize ve yer yer toprak yolda ilerleyen bir Lendrovır ve hiçbir şeyi umursamayan elma-erik peşindeki kargaların asimetrisi. Yoldan ayrılan daha küçük bir köy sapağı. Sabahın erken anlarının mütereddit adımları, köy mezarlığı, yaşlı kavaklar, ağır ağır artan tezek kokusu. Kırmızı şarap yüzlü yaşı olmayan bir köylü, gözlerine inmek üzere olan katarakt: Merhaba! Yürüyüp giden yaban. Unutulmuş ve kendiyle barışık bir hayat. Merak duygusunu yitirmiş, sorulardan uzak bir söylence. Bir yeryüzü parçasına dönüşmüş ölümsüzlük. Hayatın anlamını çoktan keşfetmiş, bellediği hızla da unutmuş nihilist hafiflik. Korkulan şeyle karşılaşmanın heyecanı: Büyük beyaz bir köpek yolun aynı yönünden yaklaşılan. Korkuyu hissetmesin diye yürümek aynı çizgide. Kibarca yol veriyor beyaz köpek. Yandan geçerken ilgisiz ve tembelce bakıp geçiyor üzerine yürüyen yabancının kabalığına aldırış etmeden. Dağlara yakışan bir jest gibi yürüyüp uzaklaşıyor geride kalan pişmanlık. Temassız ve başsız zehirden bir korku boyna asılı bir parçası bedenin. 

Kifayetsiz ve çaresiz bir isim gibi Anahid. Narin boynu, incecik parmakları, ojeli tırnakları, varsıl bedeni... Bozulmuş bir dünyanın hüznü. Gomitas sinmiş suskunluğuna. Bir Ermeni ağıtını Fado gibi konuşuyor: İçe dokunan bir öykü dili. Erken gelen tüm ölümlerin yüz yıllık gecikmişliğiyle çürüyen tarih bakışları. Boşlukta yürümek kadar güzel olmalı dokunuşu. Var olmanın acısını unuttuğun o serinlik ânı, metafizik memeleri. Yürek burkan tepelerin arasından şenlikle akan nemli dudakları. 

Güneşi de sütreleyen tepelerin serin gölgesinde korku yok. İnsansız, zamansız ve mekansız bir kayboluş. Beyaz köpeğin açık kahverengi gözlerindeki barış, Anahidin güneş görmemiş gülümseyişinin içindeki belli belirsiz savaş. Cinayet, ölüm, acı, gözyaşı, yağma, tacavüz, mülkiyet ve hırsla kurulmuş soğuk bir gerçeklik ve şekilsizlik kumkuması uygarlığı. Onu görünür kılan piyonlardan müteşekkil açlık; toplum. 

Kürtçe konuşan Ermeni aşireti Vartan'ın iğfal edilmiş mirası uzanıyor boylu boyunca ayaklar altında. Anahid; çalınan o küçük kızın kadersiz güzelliği. Rahminde canlanmayı bekleyen iktidarlar. Yeşilin ve sarının bütün tonlarında mutsuzluk kalın bir battaniye gibi kaplıyor karayı, denizi, gezegeni, güneşleri, samanyolunu, galaksiyi... Asla cevabı bulunamayacak asıl soru: Neden? 

Yol bitti. Belli belirsiz bir patika. Sarp tepenin kayalık taraflarına uzanan erişilmezliğin kuytusunda yeşermiş ağaçların esrarlı gölgeleri. Gittikçe darlaşan ve dikleşen tepelerin arasından akan suyun dinmeyen şakırtısı. Atılan her adım bir eksik atılmayan her adım bir fazla. Kaybolup gitmek hiç olmamışçasına şu koca tepelerin bilinmezliğinde. Anahidin sessizce inip kalkan göğsüyle ve beyaz köpeğin dost asaletinde. Sen koca bir yalansın Varto, insan aslı olmayan gerçeklik.

*Ölümü hatırlatan şey

Yorumlar

  1. kisisel is kurmak için kredi gerekiyor? evet lütfen bu e-postayi temas halinde: finance_institute2015@outlook.com simdi tamam senin kredi transferi ile daha fazla devam etmek.

    Simdi kredi.teklif@gmail.com: Ayrica bu e-postayi irtibata geçebilirsiniz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekosoykırım sürerken

Öldürülen kadınlar, geleceğimiz ve isyan

YAŞAM ANARŞİDİR