Kayıtlar

Şubat, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YARIM

Resim
saatler ağır çekim sıkıntı rolünde tekinsiz öğleden sonraları başladı işte yine yarım ve eksikliğimi anlatıyor bana öğleden sonraları tek bir mutlu insanı barındırdığını sanmam bu saatlerinde dünyanın ne içtiğim kahvenin tadı geliyor ne de çaylar alıyor demini yalnızlığım ağsız kalmış bir örümcek çaresizliğinde tozlu bir camda yüzünü arıyor zavallılığım bile yarım sıkıntılı öğleden sonralarında yarım kalıyor çözdüğüm bulmacalar hiç okuyamadığım dergiler yarım ismini bile duymadığım şairler yaşıyor aynı ülkenin öğleden sonralarında kırmızı bindallı giymiş esmer bir kürt kızının simsiyah saçlarındaki kir olmak isterdim en iyi ihtimalle bir öğleden sonrasında geç kalan akşamların neşesi dahi yarım hüzünlerle kirlenmiş bedeninden ay doğan kadınların gece yarısı erkekleri med-cezir hiçbir zaman kuramadığım geniş zamanlı cümlelerden bir dileğim var şimdi şu okul önlerinde bisikletinin arkasında gül satıp sürekli gülümseyen ama mutsuz adamdan pazarlık etmeden kendime bir gül alıp göz kapaklar

AYSEVİN MEMELERİ

Resim
Biri ağzımı doldurur mama niyetine Biri Ankara'yı, muhalefet edercesine Aynı zamanda çimentosudur Gri binalarının Ankara'nın Fakat mesaiye kaldımı Değiştirir rengini gecelerin Memeleri Aysevin Uzun bir öykünün finalidir Kapalı ve muğlak En can alıcı vurgusudur Ezberimdeki repliğin Açık ve net Aysevin memeleri fazıl tar

AYSEVİN ELLERİ

Resim
İncecik tenini Yorgan niyetine günaşırı üzerinde taşır Aysev aslında çıplaktır yani Çırılçıplak Bizim gibi Hayat gibi Denizaşırı öfkesiyle tutuşturur İsyan ateşini Isıtır ellerini Kaybetmekten yorulmaz elleri Hiçbir şeyi olmadan Sürekli kaybedebilmektir marifeti Öpülesi ve incecik Aysevin elleri fazıl tar

AYSEVİN GÖZLERİ

Resim
Esmer hüzünlerini kuşanıp Senin olan gözlerine tırmanıyorum İçimde bir asansör boşluğu korkusu En çok kaynak yapılan kuyrukta Sıramı bekliyorum Tedirginlikleri yitebilmek demek Aysevin gözleri fazıl tar

AYSEVİN SAÇLARI

Resim
Gökyüzü kapanmış bir orman patikasında Ciğerlerine dolan çam kokularında Düşün yürüdüğünü aklında bir şey olmadan Ne hızlı ne yavaş Ormanın kuytularından gelen Su damlacıkları ile yüklü gizemli nemin Tenine değen hünerli ellerini hisset Ne soğuk ne sıcak Özgürlüğün müziğini duy Bir parçası olduğun doğanın Ilık bir anemon rüzgarında Alçak dalları değil başını okşayan Aysevin saçları fazıl tar

HAYMATLOS

Resim
hoş geldin gece meleği fanilamın içindeki boynumun sıcaklığı ürpertilerim koltukaltımdaki bacak aramdaki ilkellik "bacakarası" bir çeşit siyah kuş türü imiş tdk'ya göre ne de ironik başlasın artık aklımızın kozmik odasındaki sivil nümayiş fakat göstere göstere uysun emirlerimize tenlerimiz ter koksun yastığımız kaldır eteğini damağımıza yapışıp kalmış kirli geçmişimin paslı tadını temizliyorum şimdi ağzımı emzirdiğin memelerinden süt dişlerimle at üstündekilerin hepsini bacaklarım, ayakları kasıkların, yağlı bilye yatakları bir calaskarın zincirinden asıldıkça döner dişlileri ve yerden kesilir ayaklarımız bir çeşit siyah kuştur kaldıraç sistemimiz çıkar artık külodunu körpe boynunu egeye uzatan meleğim bir kısrak başı gibi uzat dudaklarını da bana dalgalansın kumral yelen ritimsiz salvolarımızla titreşirken ve tatlansın ağzım izmir'in haymatlos memeli tatlı kadını ile sevişip tekleşelim fazıl tar

İÇİMDEKİ GÜRÜLTÜ

Resim
bulutları özleyen ve hiç kavuşamayan dumanlı başım yerine omuzlarımın arasından yükselen başağıtsın sen sesinin deprem uğultusu kör ediyor kulaklarımı duymaz oluyor gözlerim tek kişilik yalnızlık sahnesinde hayatını oynayışını izlerken gözlerim düşen bir çığ soluk geçmişine üzülen içli bir şarkının en sol notalarında çekip gidivermek kararı gibi isyan ediyorsun içimde sen ey sevdiğim kadının siyaha çalan saçları sen ey öpüşlerimin kavruk teni seni çarpım cetvellerindeki gibi basamaklara ayırarak seviyorum birer birer sürekli işlem hataları yapıyorum bilerek üzerinden bir daha geçebilmek için organlarının sayısını hesaplarken kara kaşlı dilber her geçen gün minikliğine sokularak büyüyor içimdeki gürültün fazıl tar

KLİTORİS

Resim
aklımda alnımın ortasında bağdaş kurmuş oturmakta yüzlerce yıldır sanki iler tutar yanı yok aklımın nasıl ki senin de yoksa varlığının bedeninin içimde hissediyorum sadece iki etinin arasındaki yuvarlak görgüsüz yapışkan soysuz ıslak yalancı sıcak dengesiz kırmızıyı içim dediğim ağzımın içi damağına yapışmış dişim gırtlağına kaçmış dilim sonsuz boşluğunda sonlanacak gidişim gelişim fazıl tar

SIRADAN BİR GÜNDÜ

Resim
sıradan bir gündü sıradan cinayet haberleri gazetelerin üçüncü sayfasında beyaz kâğıtları renklendiriyordu sadece sıradan bir adam sokakta yürüyordu, siyah paltosunun cepleri ıvır zıvırla doluydu sıradan şarkılar çalıyordu radyoların bilinen dalga boylarında sıradan bir kadın ağlıyordu nedenini kendi de bilmeden, bilse de kendine bile itiraf etmeden, etse de bizim anlayacağımız cinsten sıradan bir ırmak gri akıyordu kenarındaki cesetten habersiz sıradan sıkıntılar berber koltuklarında dillendiriliyordu: dinadamlarının seks hayatları neden çok renkliydi sıradan bir yazar korkularını tezgahlıyordu aklının işportasında sıradan bir kapı açılıyordu az sonra sevişecek iki kadın giriyordu içeri sıradan otel odalarının yataklarındaki sperm, kirli çarşafların tek nedeni değildi sıradan çocuklar doğuyordu kanrevan içinde sıradan yemekler yeniyordu bıkmadan usanmadan sıradan bir kız ince bileklerini kesiyordu jiletle, bembeyazdı kanı ve kemikleri görünüyordu bileğinin sıradan bir gemi paslanıyord

SUSMAK

Resim
aşk ve sevişmeler dostluklar sohbetler cümleler kelimeler birer azınlık gibi bitti tükendi yıllar yılı suskunluğumsa bitmedi hiç zamanla çoğaldı birlikte huzurla susacağım biri ise hiç başlamadı fazıl tar