Kayıtlar

Serzeniş

Resim
İnsan biraz suya benzer bence sosyolojik olarak içinde olduğu şeye benzemeye, onun şeklini almaya, önüne gelen ilk zayıf bentten akmaya ve ilk yarıktan kaybolmaya çalışan. Bunda başkalarına benzeyip görünmezliğin savunmasına sığınmak kadar sistemin bir dayatması  da var gibime geliyor. Birbirimize benzeyerek daha kolay var olabileceğimiz, sorunsuz bir hayat yaşayabileceğimiz bize öğretiliyor. Su yatağını bulur sözünü hem bir kaderi çağrıştırdığı için hem de birleşik kaplar yasası gibi bizi maddeleştirip kanunların dışına çıkmamamız gerektiğini dayattığı için sevmem. Bazı insanlar için geçerli değil tabii bu durum. O kadar az ki bu tür insanlar ve toplumun içinde birer sabun köpüğü gibi sönüyor etkileri. Bazan insanların yapış yapış derisi ve kokusu itici geliyor bana fena şekilde. Etrafına bakıp faydacı bir mantıkla yaşayan insanlara katlanıyor olmak, birlikte yaşıyor olmak ve onlardan birine dönüşüyor olmak korkunç. Çünkü hepimiz zayıf, kibirli, kendimize odaklı, akacak bir delik...

DEVRİM

Ey ilerlemenin sahte büyüsüne kapılmış siz liberaller, müslümanlar, solcular, ideologlar, konformistler, modernistler, demokratlar, tekno-endüstriyel uygarlığı var eden tüketiciler, bu alemi kendilerine verilmiş bir hediye olarak görüp hoyratça gaspeden hakimiyetçi insanoğlu: Diktiğin her bina, satın aldığın her bilgisayar, yediğin her hamburger, giydiğin her takım elbise, yaptığın her çocuk, yarattığın her eşya, yönettiğin her şey seni kaçınılmaz bir sona daha fazla yaklaştırıyor farkında değil misin? Senin bakiyene yazılan her artı gezegenin sonlu kaynaklarını eksiltiyor, yağmalıyor, bozuyor, geri dönüşsüz acı dolu bir yıkımın puantajına dönüştürüyor anlamıyor musun? Artık ne temiz su kaynaklarına ulaşabilmenin bir yolu, ne zengin bitki florasından sağlıklı beslenmenin bir yöntemi, ne ciğerlerinle mutluluk ve zehirlenmeden soluk alabileceğin hava, ne kendine ve çevrene ayırabileceğin bolca zaman, ne de kendi kararlarını verebileceğin bir özgürlük ortamın kaldı görmüyor musun? Başkala...

HATA

Resim
Son rakamlardan haberim yok ama sadece İstanbul için her gün otuz bin sığır mezbahalarda öldürülüyor ve mutfakların yolunu tutuyor. Bir bu kadar koyunu da ilave edersek ülke genelinde on binlerce hayvan her gün beslenme amaçlı olarak canlarından oluyor demektir. Kanatlı kuşlarda durum daha da kötüleşiyor. Bu sayı yüz binleri buluyor. Bu canlıların derilerini giyiyor, tüyleri ile ısınıyor onları ayağımıza giyip yürüyoruz. Vücut sıvıları çalınan binlerce canlı normal ömürlerinden çok daha kısa süreler içinde hayatını kaybediyor. İnsanların sağlığı için denek oluyor, güzelliği için makyaj malzemesi oluyor, eğlenmeleri için bahçeleri kuruluyor, sirklerde dalga geçiliyor hiç olmadı küfürlere konu oluyorlar... Binlerce kedi ve köpek sokaklarda kötü muameleye maruz kalıyor, yakılıyor, kuyruğu kesiliyor ve işkence görüyor. Bir o kadarı kazalarda ölüyor. Hayvanları kullanmanın ve sömürmenin akla hayale gelmez yöntemlerini bulmakta çok başarılıyız. Kısacık ömürleri boyunca durmadan çoğaltılıp...

Seni Gördüğüm Zaman

Resim
Gezegenimiz uzayın soğuk ve karanlık boşluğunda içinde olduğu galakside bilinen ama büyük resimde asla kestirilemeyen bir kuşağa acıyla ilerlerken ve evrendeki tüm madde bir diğerinden hızla uzaklaşıp yalnızlaşırken; kesin ve mutlak bir yok oluşun alt edemeyeceği kadar güçlü bir sarmalda birbirimize tutunup çekiliyoruz kuasar bir sevgiyle!

MERDİVEN BOŞLUĞU OLMAYAN BİR APARTMANDA YAŞAMAYA BAŞLAYAN BİRİNİN ACILARI VE SARILDIĞI TEK ŞEY

Resim
Gecenin ilerleyen saatleriyle özdeşleşmiş buzdolabı motorunun tuhaf gürültülerini gündüz de duymaya başlamışsanız bu durum intihara daha da yaklaşmış olduğunuzun delili olabilir. Başka maddi ve maddi olmayan delillerimde var üstelik: Tüm mahalleyi sarmış ve hiç bitmeyen inşaat gürültüleri, çocukların oyun oynarken arsızca bağırtıları (ellerinde küçük mermer parçalarıyla daha küçük taşları ezip toz haline getirmek oyunu çok yaygın), satıcıların ruta bağlanmışcasına şaşmaz zaman aralıklarıyla sokaktan geçerken akortsuz megafonlarından çıkan robotlaşmış ve bir türlü kayıtsız kalamadığım homurtuları (çoğunun ne sattığını anlayamıyorum bu da ayrı bir acı nedeni), yukarı, aşağı ve yan dairelerden ara sıra gelen betonik tıkırtılar, yakınlardaki bir tuz madeninden geldiğini öğrendiğim hemen hemen her gün patlatılan dinamitlerle tüm mahalledeki binaların tekme yemişçesine sarsılması, bulunduğum odada özgürce ve mutlu şekilde uçan bir kara sineğin duyamasam da zihnimde yarattığım vızıltısı, kan...

BOL TÜZÜKLÜ CUMHURİYET SENİ BEKLERKEN

Resim
Ece Ayhan'dan ilhamla Harun'a anlayacaksın ki bu kenti soğutan iklimi değil tüm kurumları ve hesap cüzdanları ile somurtan devlettir okulların giriş sınavlarını kazanıp kamuya yeterince karşı olmadığından intiharsızlığa doğaya karşı geldiğinden bacakların koparılmamaya aldırmadığından boğulmamaya başlayacaksın hatta resmi ve apoletli gazetelere çıkacak anlamlı bakışların tabii derin anlamlarıyla adının

EYLÜLÜN ALTISI

Resim
Çizilmiş ve nemden buğulu camdan sızan güneş hem menekşeyi hem de adını bilmediğim bir salon bitkisini besliyor sessizliğin sesine karışırken çocuk sesleri fiskos masası hiç olmadığı kadar yalnız kitap okuyorum bir şeyleri hatırlamak istercesine ne pişireceğimi düşünüyorum bir yandan da sıkılıyorum hayatımızı zamana ve saatlere bölen bu tiranlıktan ama seni çok seviyorum ağzımın kenarından dökülen su gibi hatta!