ÇÜNKÜ SEVİYORUM SENİ

bugün hava güneşli.
kırbaç gibi yakıyor mayısın yirmisi;
adana çünkü burası
güneş her zaman tepemizde sallar kılıcını
hele ki çalışana, emekçiye, sevgiliye, fakire...
güneşe çıkmıyorum pek o yüzden
yanlış anlamayın açık bir tenim var
ve bir de fena halde karşıyım çalışmaya, özgürleşmeye (!) nedense
sapkın düşler kuruyorum durmadan odamın talan edilmiş yalnızlığında.
küçük popon dolaşıyor gözümün önünde,
sulu kukun,
minik memelerin,
ıslak dudakların...
pürüzsüz ve ipeksi ayva göbeğinde geziniyorken ellerim,
dilimin ıslaklığı ile karıncalanıyor burun direğin...
hayallerimin varsıllığı ile gerçeklerimin yoksulluğu arasındaki
çelişkilerde burkuluyor boğazım.
durup düşünüyorum; aslında düşünemediğimi!
fantezilerimin bir fikir, düşünce, felsefe sayılmamasına içerliyorum.
fikir, düşünce ve felsefelere de karşıyken üstelik.
küstahca yazıyorlar insanlığın kibrini
her bir sayfada azalırken yeşil.
insan denen yok edici acımasız türün
tekrar tekrar ürettiği yenilenme,
büyüme, kentlerin tahakkümü
mecalim yok dudaklarına uzanmaya şimdilik.
biliyorum, üstelik sonsuz bir içgüveysi çekinikliği ile bakacağım
hayatın ulaşılmaz sarnıçlarına.
kasıkların kadar değeri yok oysa
bir iç anadolu kentinin götümde çıkan yara kadar iğrenç ankara'sının.
nefret ediyorum devletlerden,
kafaların içindeki otoritelerden ve hiyerarşilerden.
bacak arası mutluluğunun sürekli iyimserliği
ve serinliğini önemsiyorum sadece
saçlarının arasındaki oksijensiz bölgede.
bana ne bu kurumlardan,
sınavlardan,
şirketlerden...
zehirleniyor bedenim,
beklentilerim,
arsenik kokan civa oranı yüksek sevişmelerde.

her zaman olduğu gibi yapmak istediklerimle
yapamadıklarım arasındaki pişmanlığa tuz biber ekiyor
hayatın aniden karşıma çıkan sürprizleri...
yarama bastığım tuz gibi seviyorum seni.
durmadan hırpaladığım benliğimden sana da bir pay vermek mutlu ediyor beni.
artık hiç korkmuyorum;
ne, yapmak istediğimi hiçbir zaman kestirememiş olmaktan,
ne, hatalarımdan,
ne, kurallara uyum sağlayamıyor olmaktan,
ne de vaz geçişlerimden,
seviyorum çünkü seni yarama tuz basar gibi
hayatın anlayışsızlar tarafından
muğlakça belirlenmiş kurallarından çekinmiyorum artık
seni seviyorum çünkü.
evrendeki kaosun bir parçasıyız
düzen ve eşya
övünülen o disiplin, sanat, zeka, yaratıcılık, zaman, müzik...
bu gezegenin sembolleştirilmiş birer tahakküm aracı biliyorum sayende,
çünkü seni seviyorum.
hayata ve dayattığı sisteme dahil olmuş her şeye düşmanca
içindeyken şüpheyle bakarken
olmak bile bana yenilgi gibi geliyor.
yenmek, başarı, kazanç değil
içimdeki hayvanı sevmek istiyorum ben,
onu okşamak
şefkatle sevişmek
yaşamak istiyorum sadece.
çünkü seviyorum seni.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekosoykırım sürerken

Öldürülen kadınlar, geleceğimiz ve isyan

YAŞAM ANARŞİDİR