SENİ HER ŞEYİNİ


Fazıl Tar


Seni seviyorum. Her şeyini seviyorum. Her halini, her hücreni, anneni, babanı, kocanı, çocuğunu, kuzenlerini, dayını, amcanı, teyzeni, karşı markette sana "sarı papatyam" diyen kasiyer kızı, yanında çalışanları, müşterilerini, seni bilen inanan insanları, her şeyini seviyorum bebeğim ama her şeyini...


Seni seviyorum her şeyini, bana bakarken yüzündeki meraklı ve oyuncu bakışlarını, gözlerinin rengini, miyopluğunu, kavanoz dipli gözlüklerini, gözlüğünün siyah çerçevesini, gözlüklerinin yüzünü tamamlamasını, gece geç vakitlerde artık gözlerinin etrafının gölgelenmesini, gözlüğünü çıkardığın ender durumda yüzünün safça bir hal almasını, bana poz verirken hep yüzünü sağa çevirip sol profilinden resim vermeni, yüzünü, yüzünün her ayrıntısını, arasıra kolonyalı mendille yüzünü silmeni, banyodan çıktıktan sonra alnının ve biçimli burnunun parlamasını, sağlıklı yanaklarının beyazlığı ve yumuşaklığını, küçük alnını, küçük alnındaki ancak dikkatlice bakarak görebildiğim seni bilge gösteren çizgilerini, küçük minicik çeneni, ağzını, ağzının çocuksu küçüklüğünü, gösterişsiz ama iddaalı ağzının kendine has yapısını, dudaklarını, dudaklarının büyüsünü, dudaklarına sürdüğün (ruju değil) çilekli bakım kremini, dudaklarının parlamasını, bir kez gördüğüm dilini, gülümsemeni, gülümserken sadece bir yanağında açan iyimser bir gül olan gamzeni, gülümserken ağzının heriki yanında beliren ve dudaklarını diklemesine kesen ikişer adet derin mutluluk çizgini, gülümserken dudaklarının kenarında beliren o çizgilerin hayatıma kattığı anlamı, o iki muhteşem tebessüm çizgisinin hayatımın geride kalan yaşanmamışlıkları ve mutsuzluklarını yok eden iyileştirici, tedavi edici gücünü, burnunu, yüzünün ortasında güzelliğini tamamlayan bütünlüğünü sağlayan ve seni karizmatik yapan biçimli burnunu, hafif kanatlı sempatik sevimli burnunu, gözlüklerini tutarak her işini görmeni, nefes almanı ve koklamanı sağlayan senin imzan olan burnunu, ara sıra burnunun kenarını kaşımanı, onunla oynamanı, gözlüğün aşağıya doğru kaydığında sol elinin orta parmağını burnuna bastırıp gözlüğünü düzeltmeni, kaşlarını, benim bir parçam haline gelen kaşlarını, bir yazıya ya da ilgilendiğin bir şeye dikkatlice bakarken çatılan kaşlarını, bir şey beklerken hafifçe kaldırdığın kaşlarını, üzüldüğünde ve sinirlendiğinde simetrisi bozulan kaşlarını, güzel bir şey olduğunda ya da olacağını anladığında ya da mutlu olduğunda kaşlarının kalkmasını, kalktığında yüzünün aldığı sevinç ve mutluluk halini, göreni mutlu eden yüzünün bulaşıcı iyimserliğini, dişlerini, o bembeyaz irice dişlerini, tüm yüzünle ruhunla gülümsemeni, bazanda gülmemek için kendini tuttuğunda dudaklarının küçülüp ağzının muzip bir hal almasını, kısa saçlarını, seyrek saçlarını, ışığa göre rengi değişerek kâh kahverengiye kâh sarıya çalan saçlarının her telini, başının ön tarafına taktığın minik mavi tokalarını, tenini, teninin rengini, teninin renginin buğusunu, balık etli bedenini, bembeyaz gerdanını, göğüslerini, sesini, sesinin rengini, bana hayatın güzellikleri şarkısını mırıldanan gizemli hülyalı sesini, sesinin teknik ismini, sesinin dinleyeni mesteden ılıklığını, duyduğumda istisnasız her zaman kalbimi hızlandıran sesinin gümüşi tınısını, mükemmel diksiyonunu, kelimelerle dansedişini ve konuşurken kelimelere yaptığın vurgularla onları canlandırmanı seviyorum.

Seviyorum her şeyini...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekosoykırım sürerken

Öldürülen kadınlar, geleceğimiz ve isyan

YAŞAM ANARŞİDİR