BONANZA


Kısa boylu ve bodur bir kurt kırmasıydı. Kalın bir boynu, sık ve boz renkli tüyleri vardı. Oldukça sinirli bir köpekti. Ailede ısırmadığı, kovalamadığı kimse kalmamıştı. Benimse en iyi dostumdu Bonanza. Onu tanıdığımda 15 yaşımda olmalıyım. O da kendi yaşam süresinde o yaşlarda olmalıydı. Açık kestane rengi gözlerinden kızgın mı, sakin mi anlayabiliyordum. Çok badireler atlattı Bonanza. Şehir dışındaki evimizin etrafında uzun yürüyüşlere çıkardık. Genelde sevecen ve dost canlısıydı. Birlikte bazen dozunu kaçırdığımız oyunlar oynardık. Giderek sertleşen elenseler çeker, yere yatırır, kulağını falan çekerdim... Hırlayarak üzerime atılır, dişlerini geçirmeden ısırır, patileriyle üzerime atılır kendimizden geçerdik. Ara sıra kendini tutamaz içindeki yabanıl vahşiliği gençliğinin de etkisiyle gün yüzüne çıkarır ısırırdı beni aniden. Kararsız bir patlayıcı gibiydi öfkesi Bonanza'nın. En kızgın olduğu dönemler yaz sıcaklarının başladığı dönemler olurdu. Adana'nın sarı sıcaklarında kalın kürkü ona serin ve nemli bir yer bulması için arayışa iterken babamın ektiği sebzelerin, meyve ağaçlarının dibini kazıp az kovulmamıştır öfkeyle yattığı yerden. Eve bir yabancı geldiğinde ya da başka köpekler yakınlara geldiğinde iyiden iyiye hırçınlaşır öfkesini kontrol edemezdi. Çok severdim Bonanza'yı. O hırçınlığının altında yatan dostluğunu ve koşulsuz sevgisini hissederdim. Çukurova'nın ayaklar altında kalan manzarasına karşı yerleşmiş evimizden bazen çok uzaklaşırdık birlikte. Arka ayaklarıyla  durmadan yeri kazar, sağı solu edepsizce işaretlerken, kah bir tepeyi tırmanır kah bir dereyi geçerken bakir doğanın bilincinde olmadan serüvenleşen yoldaşlığımızın tadını çıkarırdık Bonanza'yla. Asla beni bırakmayacağını anlar dahası bilirdim içten içe. Ona kızsam da, kovalasam da bana asla kin tutmayacağını her defasında ispatlardı onu her çağırdığımda neşeyle yanıma geldiğinde.

Hayvanlara düşkün olan babam  bir gün hayli iri bir çoban köpeğiyle eve geldi: Toni. Bonanza'yla ciddi bir rekabet içine girdiler. Büyük cüssesi ile Bonanza'yı evden kovdu Toni. Ciddi kavgaları oldu. Birçok kez Bonanza'yı Toni'nin dişleri arasından güç bela kurtardık. Evin sınırları dışındaki güvenli bir mesafede yaşamaya başladı Bonanza. Yemek artıklarını götürdüğümde ne kadar aç olduğunu anlardım yutarcasına saldırdığından yiyeceklere. Etrafta köyler, başka evler ya da uzakta bir yerlerde yaşama şansı bulabilirdi ama hiç terk etmedi bizi Bonanza. Yaklaşık üç yıl sonra Toni aniden ortadan kaybolana dek eve gelemedi ama yine de bırakmadı bizi Bonanza. Başka köpeklerimiz de vardı ama Toni sadece Bonanza'ya karşı cephe almıştı. Sanırım diğer köpeklerin Toni'nin üstünlüğünü kabul eden karakterleri Bonanza'da hiç yoktu.

Sonra Bonanza döndü yine aramıza. Uzun yıllar bizle yaşadı. Ben okul için kent dışına gidip daha az gelmeye başlasam yine aramızda hiç eksilmeyen dostluğu yaşamaya devam ettik. Zaman hayvanlar için insanlardan daha hızlı akıyor sanırım. Bonanza yaşlandı sonra, bıyıkları beyazladı, dişleri döküldü yer yer ama, öfkesinden ve dostluğundan hiçbir şey kaybetmedi. Ta ki o uğursuz kış akşamına dek. Ben Adana'daki evdeydim. Babamlar gece geç saatte havlamalar duymuşlar. Dışarı çıkınca yaklaşık on tane çok büyük ve iri bir köpek çetesinin evin etrafındaki çiti geçip evin yakınına geldiğini görmüşler. O büyüklükte bir köpek çetesi insanlar için bile tehlikeli olduğundan bir şey yapamamışlar. Bonanza evdeki diğer iki köpek gibi bir kenara sinip savunmaya geçmek yerine çeteye saldırmış. Küçük cüssesini sabah cansız bulmuşlar evin önünde. Bizimle dostluğun bedelini canıyla ödeyen bir ilişki kurmak sanırım tam Bonanza'ya göre bir sondu. Hiç onun gibi biriyle karşılaşmamıştım. Yeri hiç dolmadı zaten. Ne zaman kendimi gerçekten yalnız hissetsem hep Bonanza'yı özlerim. Yuvarlak kızgın gözlerini, sevimli kuyruğunu, sivri dişlerini, tiz sesindeki iyiliğini ve bizim için ölüşünü...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekosoykırım sürerken

Öldürülen kadınlar, geleceğimiz ve isyan

YAŞAM ANARŞİDİR