Sarp tepenin kayalık sağrısına uzayarak düşen kendi gölgesi, yorucu bir günden kalan aydınlığı sabah salıvermek üzere usulca rehin alıyordu. Sessiz bir akşam yaklaşıyordu. Huzursuz bir gece uyanmaya hazırlanıyordu. Kadın kamufle olduğu kayalıkta karanlığın basmasını bekliyordu. Solgun ve sevecen bir yüzü vardı kadının. Güzel dik bir burnu, koyu renk gözleriyle küçük yüzü esmerliğini tamamlıyordu. Uzun saçları omuzuna astığı AK-47'den daha dikkat çekiciydi. Yalnız yolculuk ediyordu. Köyden aldığı otlu peynir, ekmek, domates ve ayranla akşam yemeğini yerken acele etmiyordu. Uzun bir gece vardı önünde, şansı varsa yarın sabah buluşma noktasında olacaktı. Bir yılı geçmişti kadının kırsala çıkışı. Doğu'da doğmuş her insan gibi hayatı siyasetin, mücadelenin, savaşın, acının içinde şekillenmişti. Dağlar onu çağırmıştı o da gitmişti çok da kararsızlık göstermeden. Şehirden kopması zor olmamıştı. Günlük kaygılardan, kalabalıktan, gelecek endişesinden, yavaş yavaş doğu şehirlerini e...