Açlık, yalnızlık, yabancılık, marjinallik, terör, paranoya, otofaji, göçmenlik, mültecilik gibi görünmez ama gayet somut ve soğuk tehditlerle ancak bir figüran olarak rol almaya mecbur bırakıldığımız üçüncü sınıf bir korku filmidir içine doğduğumuz kentlerdeki sıkıcı hayatlarımız. Bu kentlerin sokak ve caddelerinde ölen kedilere, köpeklere ve kuşlara şahit olurken, evlerinin mutfaklarında katledilen canlıların cesetlerini büyük bir iştah ve kibirle yerken, gökyüzünde dolaşan karbonmonoksiti bulut diye izleyip ciğerlerine zehir olarak çekerken, birlikte yaşadığın katil politikacıların yalanlarına oylarınla yataklık ederken, seni soyan aptal görünümlü borsacı ve doktorlara saygı duyarken, insanları devlet, tanrı, ahlak sopasıyla torna tezgahından geçiren öğretmenleri severken, otoriter ve totaliter bir zulmü sana dikte eden bok kafalı polislere ve askerlere itaat ederken, savaştan ve kandan gözleri körleşmiş bir uçan spagetti canavarının pedofil bir elçi marifetiyle sana şükretmeni emret...