ORMAN VE AŞK

Büyüyen gözbebeklerinden irkildiğini duyumsadı. O ilkel, hayatta kalma güdüsüyle kanına pompalanan korku kimyasalları kalp atışlarını hızlandırmış, gözlerini fal taşı gibi açarak ilerliyordu okaliptus ormanının karanlık patikasında. Karanlık ve sessizliğin kent hayatına yabancı doğası korkusunu tetiklemişti, tüm vücudunu döndürmeden arkasını kolaçan etti. Kimsecikler yoktu. Kendinden, korkusundan, karanlıktan ve ormandan utandı. Sakinleşti biraz. Ayakları ile görmeye çalışan yumuşak adımlarla yürümeye devam etti. O da herkes kadar korkuyordu ölümden, ölümün akıllarda yer eden karanlık doğası, şimdi bu çıplak karanlıkta aklına salıncak kurmuş otofajist hayallarini tetikliyordu. Ormanın dar patikasında yapayalnızdı. Sonbaharın erken çöken akşamları ipini yaklaşan geceye uzatıyordu yavaş yavaş. Şimdi insanlar evlerinde akşam yemeklerini çoktan yemiş, ince belli bardaklarında çaylarını içerek televizyon ve çocukları ile yaşadıklarını sanıyorlardı muhtemelen. Yürüyordu durmadan. Sessiz ve y...